Hacivat ve Karagöz Oyunu

Hacivat ve Karagöz Kimdir Karagöz Oyunu Hakkında Bilgi

Geleneksel oyunlarımızın en önemlilerinden olan bir gölge oyunudur. Deriden kesilen ve tasvir adı verilen insan, hayvan, bitki ve eşya şekillerinin, arkadan ışıklandırılmış beyaz bir perde üzerinde, çubuklar yardımıyla hareket ettirilmesi esasına dayanır. Bir gölge oyunu olan Karagöz’ün Türkiye’ye 16. yüzyılda Mısır’dan geldiğine dair birtakım kanıtlar gösterilmekle birlikte bu, tartışmalı bir konudur. Gerçek olan ise 17. yüzyılda Karagöz’ün kesin biçimini aldığıdır.

Türklerin en çok sevdiği bu gösteri her olaya, her amaca kendini uyduran bir yöntemi içerir. Mutlakiyet yönetimi altındaki bir ülkede Karagöz, adeta sınırsız bir özgürlüğün temsilcisidir. “Sansür tanımaz bir vodvilci, yasak tanımaz bir gazete” gibidir. Padişahtan başka kimse onun taşlamalarından kurtulamaz. “Başveziri yargılar, onu suçlu kılıp Yedikule zindanına kapatır, yabancı elçileri tedirgin eder, Karadeniz’in amirallerine veya Kırım’ın generallerine dil uzatır. Halk ise ona alkış tutar, hükümet onu hoşgörüyle karşılar.” 

Karagöz oyunu halkın ortak malıdır. Bu oyunlarda gösterilen konuları kimin düzenlediği bilinmez. Zaman içerisinde her Karagöz sanatçısı oyuna bir şeyler eklemiş, zamanın ihtiyaç ve şartlarına göre konuları işlemiştir. Bu nedenle Karagöz, bir tür “açık eser’dir.

Tuluata (doğaçlama) dayalı bir oyun olan Karagöz oyununun klasik repertuarında 28 oyun bulunur. “Bu sayı, her gece bir oyun gösterilen ramazan ayında, Allah’a ibadetle geçirilmesi gereken Kadir gecesi dışındaki gecelerin sayısına denktir.” Şeyh Küşteri Karagözcülerin piri kabul edilir. Karagöz’ü oynatan kişiye “hayalî” ya da “usta”, “hayâli”nin yardımcısına ise “yardak” denir.

Perdedeki tüm tiplerin seslerini tek başına konuşan hayalî, taklit ve espri yeteneği gelişmiş, tuluat denilen doğaçlama konuşma alanında usta bir sanatçıdır. Karagöz oyunları, mukaddime (giriş), muhavere (söyleşi-atışma), fasıl ve bitiş olmak üzere dört bölümden oluşur. Oyunun baş kişileri Karagöz ve Hacivat‘tır. Karagöz, okumamış halkı; Hacivat ise aydın ya da yarı aydın kişileri temsil eder.

Karagöz – Hacivat Oyununun Bölümleri Nelerdir

1. Mukaddime (öndeyiş/giriş): ilk önce müzik eşliğinde boş perdede “göstermelik” denilen ve konuyla ilgisi olmayan bir nesne gösterilir. Bu bir vakvak ağacı, bir saksıda limon ağacı olabilir. Göstermelik, seyirciyi oyuna hazırlar, onda yanılsama duygusu uyandırır. Göstermelik nâreke denilen kamış düdüğünün cırlak sesiyle kaldırılır. Perdenin solundan oyunun iki başkişisinden biri olan Hacivat gelir ve müziğin ritmine uygun hareketlerle bir semai okur.

Semai bitince de “Off…hay Hak” diyerek perde gazelini okur. Daha sonra okuduğu beyitle kendine kafa dengi bir arkadaş aradığını belirtir ve perdenin sağ tarafından oyunun diğer başkişisi Karagöz gelir. Karagöz’ün gelmesiyle birlikte aralarında bir dövüş başlar. Hacivat kaçar, Karagöz yere uzanmış olarak seçili bir dille Hacivat’a veriştirir.

2. Muhavere (Söyleşme): Oyunun iki başkişisi olan Karagöz ile Hacivat arasında geçen karşılıklı konuşmanın olduğu bölümdür. Fasıl bölümünde canlandırılacak hikâyeden bağımsız konuşmalardır bunlar. Bu bölümün görevi Hacivat ile Karagöz’ü tanıtmak, özelliklerini göstermektir. Muhaverenin bitiminde önce Hacivat gider, Karagöz de “Sen gidersin de beni pamuk ipliğiyle mi bağlıyorlar? Ben de gideyim idgâha, dolaba, dilber seyrine; bakalım âyîne-i devran ne suret gösterir! “der ve perdeden ayrılır.

3. Fasıl: Oyunun hikâyesinin canlandırıldığı asıl bölümdür. Hacivat ve Karagöz’den başka çok sayıda yardımcı kişinin bu bölümde oyunun akışına göre yer aldığı görülür.

4. Bitiş: Oyunun en kısa bölümüdür. Karagöz, oyunun bittiğini haber verir, kusurlar için “Her ne kadar sürç-i lisan ettik ise affola!” sözüyle af diler ve gelecek oyunun adını duyurur. Bu arada Karagöz ile Hacivat arasında geçen kısa söyleşmede oyundan çıkarılacak ders de söylenir.

Karagöz ile Hacivat Oyunu Metinleri Örnekleri

Hacivat — Hay köftehor hay! Hani “Mektep gör­düm, mektebe başladım.” dedin. Mektep gören bu şekilde mi olur?

Karagöz —Ayol, ben mektebe başladım; fakat mek­tep yapılırken rençperlik ile başladım çok çalıştım, ır­gat başı olmak bir türlü  kısmet olmadı.

Hacivat    — Ya! “Mürekkep yaladım.” dedin?

Karagöz — Yaladım ama, bizim oğlanın hokkası odaya döküldü, hatunun korkusundan tahta temizlen­sin diye yerden mürekkebi yaladım.

Hacivat   — “Elif yuttum.” dedin?

Karagöz — Pis boğazlık; çakal eriği imiş, acele ile yuttum, çekirdeği gırtlağımda kaldı, az daha boğulu­yordum.

Hacivat   — Hani canım “Kâğıt karaladım.” dedin?

Karagöz — Geçen kış odanın penceresinin camı kı­rıldı, biz de kâğıt yapıştırdık; bizim oğlan ona musal­lat olmuş, onunla oynuyor; ben de kızdım, paraladım.

Hacivat — Sen adetâ terbiyesizlik ediyorsun. “Fârisî gördüm.” dedin?

Karagöz — Onu komşunun bahçesinde gördüm, sen de görsen ağzının suyu akar.

Hacivat   — Ne söylüyorsun, canım?

Karagöz — Kayısı be, kayısı!

Hacivat    — Hani “Binâ’ya çıktım” dedin?

Karagöz — Binaya rençperlik ettiğim tarihte om­zumda çamur teknesiyle çıktım.

Hacivat   — Maksûd gördün mü?

Karagöz — Maksud’u görmedim, Hamparsum’la görüştük.

Hacivat — “Mantık bilirim.” diyorsun; mantık neden bahseder, nasıl şeydir bakalım?

Karagöz — Efendim, mantı, mide fesadından bah­seder. Yufkayı bol yağda kızartırsın, üzerine kıyma, üstüne de yoğurdu dökersin, geçersin başına; senin elini bağlamalı, benim dahi ayağımı; sahana kaşığı çal ha çal!

Hacivat — Sahanı başına geçsin! Fârisîden Tâlim-i Fârisi?

Karagöz — Bizim komşudur nalıncının karısı.

Hacivat   — Tuhfe-i Vehbi?

Karagöz — O ahbabımdır, Turşucu Vehbi.

Hacivat — Karagöz, sen aklını mı bozdun? Pend-i Attâr?

Karagöz  — Orada onunla konuştuk.

Hacivat   — Kiminle birader?

Karagöz  — Pendik’teki aktarla.

Hacivat   — Gülistan?

Karagöz  — Bir kadının sırtında gördüm.

Hacivat    — Neyi Karagöz?

Karagöz  — Güllü fistan.

Hacivat   — Hafız Divanı?

Karagöz  — Onu kovdum.

Hacivat   — Kimi?

Karagöz  —Hırsız Yuvan’ı.

Hacivat  — Seni maymun seni! Seni cahil musibet! “Hiçbir şey bilmem.” desen ne olur?

Bilinmeyen Kelimeler:

bînâya çıkmak: Dil bilgisinde fiil konusuna geçmek, fiilleri çatı bakımından incelemeye başlamak.

Gülistan: İranlı şair Sadi’nin eseri.

Hafız: İranlı bir şair.

Maksûd: Arapça dil bilgisi kitabı.

Pend-i Attar: iranlı Feridüttin Attar’ın eseri.

talim-i Farisî: Farsça dersleri.

Tuhfe-i Vehbî: Sümbülzade Vehbi’nin hazırladığı Farsça – Türkçe sözlük.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir