Mehmet Akif Ersoy

Mehmet Akif Ersoy

Mehmet Akif Ersoy Hayatı

Mehmet Akif Ersoy, 1873’te İstanbul’da doğmuştur. Babası, Fatih Camisi medrese hocalarından Tahir Efendi’dir. Akif, ortaöğrenimini “Fatih Merkez Rüştiyesi’nde ve “Mekteb-i Mülkiye İdadisi”nde tamamlamıştır. Diğer taraftan da Fatih Camisi’ndeki derslere giderek Arapça ve Farsça öğrenmiştir. Ortaöğrenimini tamamladıktan sonra “Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi”ne girmiştir. Çeşitli kurumlarda çalışmıştır. Döneminin etkili düşünce akımlarından Batıcılık ve Türkçülüğe karşı İslamcılığı savunmuştur. Millî Mücadele yıllarında vaazlarıyla halkı bilinçlendirmiştir. Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Mısır’a gitmiş, Kahire’de üniversitede Türk dili ve edebiyatı dersleri vermiştir. Hastalandıktan sonra İstanbul’a dönmüş ve burada ölmüştür (1936).

Mehmet Akif Ersoy Edebi Kişiliği ve Sanat Anlayışı

Mehmet Akif Ersoy, Millî Edebiyat Döneminde yaşadığı hâlde Türkçülük hareketine ve milliyetçi edebiyata karşı çıkmış; kurtuluşu Batılılaşmada gören Tevfik Fikret‘le çatışmıştır.

Ziya Gökalp‘in öncülüğünde başlayan “Türkçülük” akımına karşı, “İslam birliği” görüşünü savunmuştur. “Sırat-ı Müstakim” ve “Sebil’ür-Reşad”da yayımladığı makaleler, şiirler, çeviriler ve Fatih, Şehzadebaşı, Süleymaniye, Beyazıt Camilerinde verdiği vaazlarla bu ülküyü yaymaya çalışmıştır.

Akif; çağdaş islamcılığı savunan, Batı’nın fen ve teknolojisini kabul eden fakat ahlakını reddeden bir düşünceye sahiptir. Savunduğu fikirleriyle hayatını aynı çizgide birleştiren ender sanatçı ve fikir adamından biridir.

Mehmet Akif, geleneksel edebiyatın olduğu kadar, Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi de kabul eder ancak Doğu’yu veya Batı’yı taklit etmeye şiddetle karşı çıkmıştır. Edebiyatın ulusallığını savunmuş, divan edebiyatını halktan kopuk olduğu için eleştirmiştir. Batı’nın bire bir kopyası olan edebiyatı “edepsizlik” olarak görmüş; sanatını, topluma faydalı olmak için kullanmıştır. Şiirlerinde hayatın gerçekçiliğini bütün yönleriyle ele almış ve halkın sorunlarını dile getirmiştir. Yoksul insanların gerçek çehreleriyle yer aldığı şiirleri Türk edebiyatında ilk kez Mehmet Akif yazmıştır.

Akif, şiirlerini konuşma diline yakın bir üslupla yazmıştır. Yazılması kolay gibi görünen bu şiirleri aruz ölçüsüyle yazmıştır. Kullandığı üslup, aruzun sıkıcılığını ortadan kaldırmış ve şiirlerinde akıcılık sağlamıştır. Bu, Türkçenin şiir yazmadaki imkânlarının ne ölçüde geniş olduğunu göstermesi bakımından da önemlidir. Söz konusu dönemde her şair, dili kişisel bir dil kurma adına dar bir vadiye sıkıştırmıştır. Mehmet Akif, dilin toplumsal kimliğini öne çıkarmış; üslupta özgünlük ve kişiselliğe ulaşmıştır.

Akif, yenilikçi bir şair olarak yaşadığı dönemde görülen ölçüsüz şiir eğiliminin bozucu etkilerine karşı; ölçüsü, sınırları belli olan bir şiir anlayışı oluşturmuştur. Şiirlerini; İslam, güzel ahlak, vatan sevgisi, çalışkanlık, eğitim, yardımlaşma, dürüstlük, bilim ve fen alanlarında ileri gitme gibi temalar çerçevesinde yazmıştır. Didaktik bir söyleyişin yanında zaman zaman mizahı da ön plana çıkarmıştır.

Mehmet Akif Ersoy Eserleri

Manzum Kitapları

“Safahat” en önemli eseridir. Bu eser, yedi kitaptan oluşmuştur.
Birinci Kitap: Konularını toplumun acı çeken çeşitli kesimlerinden, hürriyet, istibdat gibi siyasal olaylardan, şairin mistik duygularından ve bu dünyevi görevlerden almaktadır.
Süleymaniye Kürsüsünde: Süleymaniye Camisi’ne giden iki kişinin söyleşilerini içeren bir başlangıçla kürsüde Seyyah Abdürreşit ibrahim’i konuşturan uzun bir bölümden oluşmaktadır.

Hakkın Sesleri: Toplumsal felaketler karşısında insanları uyarmak için gerçek İslami mesajı yansıtmaktadır. Manzumelerde Akif, partizanlığa, umutsuzluğa, ırkçılığa ve ateizme çatmaktadır.
Fatih Kürsüsünde: İki arkadaşın Fatih yolundaki konuşmalarını içeren bir bölümle, Fatih Camisi Kürsüsü’ndeki vaizin konuşması olarak verilen uzunca metni içermektedir. Toplumsal ve siyasal bir yergidir. Tembellik, gerilik ve Batı taklitçiliği hedef alınmıştır.
Hatıralar: Manzumelerde toplumsal felaketler karşısında Allah’a yakarılmakta, İslamiyet’i gerektiği gibi yaşamadığı ve geri kaldığı için tembel halk ve aydınlar suçlanmakta, Akif’in gezdiği yerlerdeki izlenimleri anlatılmaktadır.
Asım: Savaş vurguncuları, köylülerin durumu, geçmişe bakış anlayışı, eğitim-öğretim, medrese, ırkçılık, Batıcılık, gençlik gibi birçok konu üzerinde durulmakla birlikte, Akif’in gerçek görüşünü temel alır. Hocazade (Akif) ile Köse İmam arasında karşılıklı konuşmalar biçiminde geliştirilmiştir.
Gölgeler: Akif’in 1918-1933 yılları arasında yayımlanmış manzumelerini içermektedir. Manzumelerin üçü ayet yorumu olarak kaleme alınmıştır. Toplumsal konulardan sıyrılarak tasavvufi bir havada yazılmıştır.

Düz yazıları

Kuran’dan Ayetler ve Nesirler: Dergilerde çıkan nesirlerinden oluşmuştur (Hazırlayan: Ömer Rıza Doğrul).
Mehmet Akif Külliyatı: Akif’in çevirilerini içerir (Hazırlayan: İsmet Hakkı Şengüler).