Mensur Şiir

mensur şiir

Mensur Şiir Nedir (Düz Yazı şiir)

♦ Ölçü, uyak, dize, nazım biçimi gibi nazım öğelerine bağlı kalınmadan, şiirsel söyleyişin düz yazı cümleleriyle kurulduğu yazılara “mensur şiir” veya “mensure” denir.

♦ İç ahenk, seci (düz yazıda cümle sonlarındaki uyaklı sözler), şairane benzetmeler, duygu yüklü ifadelerle beslenen mensur şiirin Batı edebiyatındaki ilk örneklerini Baudelaire, “Küçük Mensur şiirler” (1860) adlı eseriyle vermiştir.

♦ Türk edebiyatında ilk mensur şiir denemesini ise Halit Ziya Uşaklıgil (Mensur Şiirler, 1891) yapmıştır. Mehmet Raufun “Siyah inciler” (1901), Yakup Kadri‘nin” Erenlerin Bağından “(1922), Ruşen Eşref Ünaydın’ın “Damla Damla” (1929) adlı eserleri mensur şiirin diğer önemli örnekleridir.

Mensur Şiir Örnekleri

Hicran-ı Emel

Daha hiç, hiçbir şey, daha hiçbir şey yok, sade birkaç nazar, sade birkaç tebessüm fakat ruhum, fakat hayatım bütün senin, bütün seninle meşgul, bütün seninle muattar…
Daha hiçbir şey yok, hayalin bile benim değil, hayaline bile hakkım yok! Fakat ruhum bütün hicran, bütün hicranla mâl-âmâl, bütün hicranla meshüf ve mütehassır…
Hayalin bile benim değil iken beni sevsen de benim olamayacağın, benim olsan da yine kaybolacağın hicranıyla zehr-âlüd; bu kadar bikes saadetin bile sinesinde acı bir hicran var, bir hicran-ı emel, senin emelinin hicranı, senin hicranının ateşi… Fakat bari buseydin, ümitsiz, emelsiz bile senin için muztarib ve zebûn kalan bir ruh-ı perişan, bir hayat-ı mecruh olduğunu olsun buseydin…
Acı, pür-hicran fakat yine bir teselli, yine hemen bir saadet olurdu.

(Siyah İnciler/ Mehmet Rauf)

Kuşlara benzer kelimeler, odana dolarlar bir akşam. Nereden gelirler bilinmez. Kah çığlık çığlığadırlar, kah sesleri işitilmez.
Çiçeğe benzer kelimeler: turuncu, erguvan, beyaz. Bir rüzgar sürükler hepsini. Bulutlara güven olmaz:.,
Saçlarından yakalayamıyorsun zamanı, mısraa, şarkıya kaybedemiyorsun. Ve sükut medar ormanlarındaki bitkiler gibi büyüdükçe büyüyor. Senin türben kelimeler. Yuvarlanırken tırnaklarını kağıda geçirmek istiyorsun; kağıda, yani ebediyete. Zavallı çocuk, bilmiyorsun ki ebediyet sümüklüböceğin izleri kadar aldatıcı.
Cemil Meriç

ERENLERİN BAĞINDAN
Yıllar yârlardan, yârlar yıllardan vefasız. Kara baht bir kasırga gibi. Bu ne baş döndürücü iş? Geceler günleri, günler geceleri kovalıyor; cefalar cefaları kolluyor. Saçlarımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Kadere boyun eğmek güç, isyan tehlikeli, felek hiç acımayacak mı? Heyhat, aziz dost, onu döndüren kara bahtın kasırgası…
Şimdi kalbimiz boş, başımız doludur. Ağzımızda zehir, gözlerimizde ateş var; tatsız bir içki sersemliği içindeyiz. Ve artık yolun ortasını geçtik ve saçlarımızda aklar akları ve alnımızda çizgiler çizgileri do ğuruyor. Ve ellerimiz, dizlerimiz titriyor ve önümüzdeki ufuklardan yok olma havası esiyor. Söyle, gençliğini ne yaptın? Söyle, gençliğimi ne yaptım?

Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU