Metinlerin Sınıflandırılması

Metin, birbirini izleyen, sıralı ve anlamlı bütünler oluşturan cümleler/mısralar dizisidir. Bir cümleler/mısralar dizisine “metin” denebilmesi için bu cümlelerin/mısraların, rastlantısal şekilde değil; belli bir düzene göre art arda getirilmesi gerekir.

Metin kelimesinin Fransızcadaki karşılığı texte, İngilizcedeki karşılığı texttir. Her iki kelime de köken-bilimsel açıdan Latincedeki textus (dokuma, kumaş) ve texere (dokumak, kumaş üretmek) kelimeleriyle yakından ilişkilidir. Bu kelimeler arasındaki yakın ilişkiden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz: Metin, kumaş gibidir. Nasıl ki bir kumaş insanın bazı ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, belli desenler verilerek belli yöntemlerle dokunuyorsa bir metin de insana özgü kimi ihtiyaçları karşılamak üzere belli anlatım türlerine ve metin oluşturma yöntemlerine bağlı kalınarak bir kumaş gibi dikkatlice dokunur. Nasıl ki bir kumaşta her bir desen, her bir düğüm başka desen ve düğümlerle ilişkiliyse bir metindeki her kelime ve cümle de başka kelime ve cümlelerle yakın ilişkilidir.

Her metin, kendi içinde birim değeri taşıyan dilsel bir bütünlüktür. Kelime, cümle ve paragrafların birer dil birimi olarak başlı başına birer anlam taşımaları gibi bir metin de başlı başına bir birim değeri taşır ve kendisini oluşturan kelime, cümle ve paragrafların anlamlarının toplamından farklı, daha bütünsel bir anlam taşır. Metin (bütün), cümlelerden/mısralardan (parçalardan) oluşan ama cümlelerin/mısraların (parçaların) toplamından farklı bir değer taşıyan dilsel bir düzenlemedir.

Metinlerin-Sınıflandırılması
Metinler çeşitli açılardan sınıflandırılabilir. Bu sınıflandırmaların temelinde şu sorular yer alır?

  • 1. Metnin, gerçeklikle ilişkisi ne ölçüdedir; işlevi ve yazılış amacı nedir?
  • 2. Metin, temelde hangi anlatım türü kullanılarak oluşturulmuştur?
  • 3. Metin sözlü anlatımla mı yazılı anlatımla mı oluşturulmuştur?
  • 4. Metin, dilin hangi işlevinden yararlanılarak oluşturulmuştur?

Metinler gerçeklikle ilişkileri, işlevleri ve yazılış amaçları bakımından iki ana gruba ayrılarak incelenir: Sanatsal (edebî) metinler ve öğretici metinler.

Sanat; duygu, düşünce ve hayallerin çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslûpla ifade edilmesidir. Sanatın ayırıcı özelliği; günlük, basit ve sıradan şeylerin üstünde olmasıdır. Her gerçek sanat eseri, “biricik“tir, yani özgündür. Bir resmin, bestenin, şiirin, romanın vb.nin bütün özellikleri dikkate alındığında kendinden önce ortaya konan başka bir sanat eserinin büyük ölçüde benzeri olduğu ortaya çıkıyorsa ona gerçek anlamda sanat eseri denemez. Sanat eseri, insanda coşku ve hayranlık uyandırır.

Güzel sanatların bir kolu olan edebiyat; olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatıdır. Bu sanat kullanılarak ortaya konan metinlere edebî metin denir. Edebî metinlerdeki kelime, cümle ve mısraların önemli bir bölümü, günlük dildeki anlamlarından (ilk/gerçek anlamlarından) sıyrılarak yan anlam değeri kazanır. Bu tür metinlerde; sezdirme, hissettirme, çağrıştırma ön planda tutulur; dil çoğunlukla şiirsel işlevde kullanılır, imgeler oluşturulur, kurmaca dünyalar yaratılır.

“Haber ve bilgi verrnek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek, tanıtmak” gibi amaçlarla kaleme alınan metinlere öğretici metinler denir. Adından da anlaşılacağı üzere öğretici metinlerde temel amaç, okuyucuya bir şeyleri öğretmektir. Öğretici metinlerde çoğunlukla nesnel yargılara yer verilir, yalın ve anlaşılır bir dil kullanılır, süslü ifadelere başvurulmaktan kaçınılır, dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır. Bu tür metinlerde kelimeler, yan ve mecaz anlamlarından çok gerçek anlamlarıyla kullanılır.

Yukarıdaki sınıflandırma bu metin türlerinin genel özellikleri dikkate alınarak yapılmıştır. Bazı metinler, bu sınıflandırmanın dışına çıkacak nitelikler taşıyabilir. Söz gelimi bir gezi yazısı, öğretici bir metin olmakla birlikte edebî metinlerin bazı özelliklerini de taşıyabilir. Metni yazan kişi, gezip gördüğü yerleri tanıtıp bu yerlerle ilgili açıklamalar yapmakla birlikte sanatsal ifadelere, çağrışım gücü yüksek kelimelere hatta imgesel değer taşıyan ifadelere de başvurabilir. Böylelikle bu metin, bir sanat metni olarak da değerlendirilebilir.

Edebî metinler, insana ve dış dünyaya özgü her türlü gerçekliğin duygu ve düşünce ögeleriyle birleştirilip kurmaca bir dünyada yeniden yaratılmasıyla oluşturulur. Bir edebiyat terimi olarak kurmaca dünya, gerçek olandan hareketle ve gerçek olanla ilişkilendirilerek kurulan hayalî dünya demektir. Edebî metin, kurmaca olması yönüyle hayal gücünden az ya da çok ama mutlaka yararlanmak durumundadır. Öğretici metinler, gerçekleri olduğu gibi yansıtırken edebî metinler bu gerçekleri yeniden yaratarak yansıtır. Öğretici metinler “olanları, somut dünyanın gerçeklerini anlatırken edebî metinler “olmadığı hâlde varmış” gibi düşünülenleri yani hayal edilenleri anlatır.

Hayal edilenlerin anlatılması, edebî metinlerde dile getirilen olayların benzerlerinin gerçek dünya¬da karşılıklarının olmadığı anlamına gelmez. Aksine edebî metinlerin birçoğu, insana ve dış dünyaya özgü her türlü gerçekliği dile getirmeleri yönüyle somut hayatın gerçekleriyle iç içedir. Ama bu iç içelik, edebî metinde yaratılan dünyanın gerçek dünyayla her anlamda örtüşmesini gerekli kılmaz. Edebiyatçıların elinden çıkan her metin, insan elinden çıkan her ürün gibi bu dünyayla, içinde bulunulan zaman ve mekânla ilgili olmakla birlikte bu dünyanın sınırlarını aşan, imgelerle zenginleşen, insanın daha çok düş gücüne seslenen, okuyucuda estetik hazlar uyandıran bir yapıya ve anlatıma sahiptir.

Edebiyattaki gerçeklik, somut gerçeklerin düşsel dünyada yeniden yaratılmasıyla oluşturulur. Söz gelimi edebî metinlerin teması olan bazı olay ve durumlar, öğretici metinlerde de ele alınabilir. Bir romanda anlatılan kişiler, mekânlar, olaylar, bir tarih kitabında da anlatılabilir. Ama tarihçi bunları anlatırken bilimsel bakış açısının dışına çıkmamaya özen gösterir, gerçek kişileri ve yaşanmışlığı kesin olan olayları anlatır. Edebiyatçı ise bu gerçeklerden yararlanır ama bunları olduğu gibi anlatmaz. Bir romanda anlatılan olay, kişi, mekân ve nesnelerin gerçekliği, o romanın ilk sayfasıyla son sayfası arasında yer alan kurmaca dünya bağlamında anlam kazanır.
Edebî metinlerde dile getirilenler, doğruluk-yanlışlık ölçütüne göre değerlendirilemez. Bu

eserlerde dile getirilenler ancak sanatsal olmak-sanatsal olmamak bağlamında değerlendirilebilir. Öğretici metinlerde ise bu ölçütler tamamen değişir. Söz gelimi öğretici metinlerle ilgili olarak “Bu köşe yazarının anlattıkları doğru değil! Bu makalede yanlış bilgilere yer verilmiş! Bu kitapta anlatılanlar gerçeklerle örtüşmüyor!” gibi ifadeler kullanmak mümkünken bir şiir ya da öyküde anlatılanlar için “Bunlar gerçeklerle örtüşmüyor! Burada anlatılanlar doğru değil!” gibi ifadeler kullanmak mümkün değildir.

Edebî metinlerle öğretici metinler arasındaki önemli farklardan biri de bu metinlerin farklı yorumlamalara açık olup olmadıklarıyla ilgilidir. Edebî metinler, sanat eseri olmaları yönüyle farklı bağlamlarda farklı anlamlara gelebilir. Yani bir edebî metin, o metni okuyan herkese farklı şeyler hissettirebilir; onu okuyan herkes o metinden farklı bir anlam çıkarabilir. Böyle bir durum öğretici metinler için söz konusu olamaz. Çünkü öğretici metinler, bir şeyleri açıklama, tanıtma, öğretme amacıyla kaleme alınır. Bu tür metinleri okuyanların, okudukları metinlerden aynı şeyleri anlamaları, bu metinlerin temel oluşturulma nedenidir.

Edebî metinler, edebiyatçıların, çağlar boyunca kendilerini ve doğayı ya anlatarak ya göstererek ya da coşku ile dile getirerek ifade etmeleri yoluyla oluşturulmuştur. “Anlatma” ile destandan modern romana kadar oluşan metinler, “gösterme” ile ilk tiyatro denemelerinden günümüze kadar gerçekleşen tiyatro metinleri, “coşku ile dile getirme” ile de her türlü şiir ortaya çıkmıştır.

Metinleri anlatım türlerine göre sınıflandırmak çok zordur. Çünkü tek bir anlatım türü kullanılarak oluşturulmuş metinlerin sayısı çok azdır. Söz gelimi romanlar, çoğunlukla öyküleyici, betimleyici, açıklayıcı ve söyleşmeye bağlı anlatım türlerinin bir arada kullanılmasıyla oluşturulur. Benzer bir durum öğretici metinler için de söz konusudur.