Saf Şiir (Öz Şiir)

saf öz şiir

Bu sayfada saf şiir nedir, öz şiir özellikleri nelerdir temsilcileri kimlerdir sanat anlayışı nasıldır, saf şiir ile öz şiir aynı mıdır, saf şiir nasıl anlaşılır saf şiirin kurucuları kimlerdir öz saf şiir örnekleri sorularının cevaplarını bulacaksınız.

1- ÖZ ŞİİR ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ŞİİR (1920-1940)

Saf (Öz): Arı, katıksız, has
Saf Şiir: Müziğe yakın bir ritmin, ahengin, söyleyişin ön planda olduğu ve içinde şiirsel öğelerin dışında hiçbir şey barındırmayan şiire saf şiir denir. Saf şiirde, şiire ait olmayan unsurlar şiirde kullanılmaz. Saf şiir, bir düşünceyi anlatmak için yazılmayan şiirdir.

Saf şiir anlayışı, Fransız şair Stephane Mallerme’ nin “Şiir, fikirlerle değil kelimelerle yazılır.” Sözünden kaynaklanan bir anlayışla ortaya çıkmıştır. Dünya edebiyatında Paul Verlaine, saf şiirin öncüsüdür.

Şiirde ahenk, ritim, ses, söyleyiş ve müzikalite şiiri şiir yapan özelliklerdendir. Saf şiir, bu özelliklerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır.

Saf şiirde en etkili isim Ahmet Haşim’ dir. Saf şiirin edebiyatımızdaki öncüsü Ahmet Haşim’dir. İkinci etkili isim ise Ahmet Haşim’den etkilenen Yahya Kemal Beyatlı’dır. Milli Edebiyat Dönemi’nde Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı başta olmak üzere saf şiir anlayışına uygun şiirler yazan şairler vardır. Ancak saf Şiir, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı’nın çabalarıyla anlam ve değer kazanır.

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda Öz Şiir (Saf Şiir) Anlayışını sürdüren şiirin (1920-1940) özellikleri:

  • 1- Her türlü ideolojiden uzak olarak sadece saf şiir anlayışını sürdürenler tarafından oluşturulmuştur.
  • 2- Bu kuşak üzerinde, önceki dönemlerin saf şiir savunucularından olan Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı’nın ciddi anlamda etkileri vardır.
  • 3- Öz şiir anlayışını sürdüren şiirlerde, sembolizm akımının etkileri görülür.
  • 4- Bütün şiirlerde sanat için sanat anlayışı hâkimdir. Şiir bir düşünceyi aktarmak için araç olarak kullanılmaz akıl ön
    planda değildir.
  • 5- Bu şiir anlayışını benimseyen şairler şiiri Soylu bir sanat olarak görmüşlerdir. Milli Edebiyat Dönemi sanatçılarının milli duygularla oluşurdu şiirlerin, kişide bir heyecan yarattığı kesindir. Fakat bu heyecan geçtiğinde ortada şiir değil manzume olduğu görülmüştür. Bu durumda öz şiir hedefleyen şairler öne çıkmıştır. Öz şiiri savunan şairler milli edebiyat şairlerinin sığ gerçeklikten uzak memleketçiliklerine karşı çıkmışlar şiiri Soylu bir sanat olarak görüp şiirsel söylemin doruğuna çıkmayı hedeflemiştir
  • 6- Milli edebiyat dönemindeki şiir hareketleri ve etkinlikleri bu dönemin şiirin oluşturur.
  • 7- Bu şiir anlayışını sürdüren şairler gelenekle modelini birleştirmeyi; hece ölçüsünü modern şiirle bütünleştirmeyi başarmışlardır. Bu şiir anlayışını sürdüren şairlerin amacı, kendimize özgü sesi yakalayabilmek olduğu için halk şiirinden gelen hece veznini modern şiirle
    birleştirmişlerdir.
  • 8- Bütün şiirlerde müzikaliteye değer verilir. Şiirde ahenk; söyleyiş tarzı, ritim, kafiye, redif, iç kafiye (seci), aliterasyon ve asonans ile sağlanmıştır. Ritim ise hece ölçüsü ile sağlanmıştır. Saf şiir ritim sanatı olduğu için, saf şiir güfte (söz) den önce bestedir. Dizelerde Musiki olmalıdır. Dizelerinde Musiki hissedilmeyen şiir, düz yazı olarak değerlendirilmemelidir. Şiirde musikiye ancak iç ahenk ile sağlanabilir. Belagat öz şiiri benimseyenlerin hoş görmedikleri karşısında gördükleri bir çabadır. Hedefleri
    dilde saflaşma rahat bir dile ulaşmaktır.
  • 9- Şiirde dizeye büyük önem verilir. En büyük değerleri dize ve dildir. Biçim saf şiirde vazgeçilmez ögedir. Ama asıl olan Öz Şirin özünü düşle gerçek; geçmişi ile şimdi; alın yazısıyla İstem; hayatla ölüm arasındaki çatışma belirler.
  • 10- Şairler günlük dilden farklı bir şiir dili kurmuşlardır. Öz şiirde Şiir dili günlük dilin dışında doğal görünüşlerin şairin ruh halleri ile kaynaştırılması ile imgelerle yüklü ve kapalı anlatımla oluşturulmuştur. Günlük dilin kalıplarından çıkarak söz sanatları ve kusursuz imgeler kullanılması bireysel duygu ve düşüncelerin daha yeni ve zengin bir biçimde ifade edilmesini sağlamıştır.
  • 11- Milli edebiyat döneminde sadeleşen dil, şiir dili haline gelmiştir. Türkçe şiirde bireysel duyarlılıkları ifade yolunda zenginleşmiştir.
  • 12- Şiirde biçime, özgün ve yaratıcı imgeye önem verilmiştir. Öz şiir bir nesne bir durum doğadaki bir görünüm karşısında ortaya çıkan heyecan ve duygulanma yarın bir insanda şiirle tekrar tekrar yaşatılabilmesi ile öz şiir adını alır. Öz Şiir her okunduğunda o heyecanı aynen canlanır. Heyecan anını Hayal dünyasındaki imgeler ortaya çıkarır ve dilde bir rüya âlemi kurulur. Böylece insan gerçek
    dünyadan hareket edilerek yaratılan iç dünyaya, soyut dünyaya yönelir. Şiirde ruh halleri ve doğal görünüşleri ifade etmek için imgelere başvurulur.
  • 13- Fransız sembolist şairlerin dili her şeyden üstün tutan görüşünden ve divan şiirinin biçimci yapısından oldukça
    etkilenmişlerdir.
  • 14- Bireyin iç dünyasını, insanın Evrensel duygularını anlatma kaygıları vardır. Bireysel temalarda, bireysel duyuş tarzı ile Evrensel olan birleştirilmiş şairler öz şiir de toplumsal günün sorunlarına değil insanın duygularının sonsuzluğuna yönelir. Ama bunlar romantizmde ki heyecan fırtınalarını Taşıyan duygular değildir. Şairlerim duygularının sonsuzluğunda yol alırken mistik bir dünyaya
    yöneldikleri de görülür.
  • 15- Şairler, şiiri sadece şiirin kendi ilkelerine göre yazma endişesi taşımışlardır.
  • 16- Şairlere göre Önemli olan, iyi ve güzel şiirler yazmaktır.
  • 17- Disiplinli bir çalışma ile Saf şiir yazmayı Hedef demişlerdir.
  • 18- Şiirde yerli ve mahalli unsurlara çok yer vermişlerdir. Yerli ve mahalli unsurlar yüksek bir zevk ile şiirde ifade edilmiştir.
  • 19- Yedi Meşaleciler topluluğu Öz şiir anlayışına yakın bir sanat anlayışını savunmuştur. Şairler şiire özgü Düşsel Bir âlem kurmuşlardır.
  • 20- Türk edebiyatında öz şiir eğilimi Ahmet Haşim’in “şiir hakkında bazı mülahazalar” adlı yazısı ile başlar

SAF ŞİİR ÖRNEKLERİ

BİR GÜNÜN SONUNDA ARZÛ

Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi… sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nâlân;
Gün doğdu yazık arkalarında!

Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrârını ömrün eder i’lân.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Âlemlerimizden sefer eyler?
Ahmet Haşim

NE İÇİNDEYİM ZAMANIN

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüyâ rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim…

Ahmet Hamdi Tanpınar