Tevfik Fikret

TEVFİK FİKRET HAYATI EDEBİ KİŞİLİĞİ, SANAT ANLAYIŞI ŞİİRLERİ (1867 -1915)

İstanbul’da Aksaray’da doğdu. Aksaray Valide Rüştiyesinde başladığı öğrenimini Mekteb-i Sultanide (Galatasaray Lisesi) birincilikle tamamladı (1888). Hariciye Nezaretindeki görevinden işsizlikten sıkıldığı ve maaşlar ödenmediği için ayrıldı, birikmiş aylıkları daha sonra evine gönderilince de almadı. 1891 senesinde Mirsad dergisinin açtığı şiir yarışmasında 1. lik kazanınca, edebiyat çevrelerinde ismini duyurdu.

1892’de açılan bir sınavda başarılı olarak Galatasaray Lisesinde Türkçe öğretmeni oldu. 1894 yılında Malumat dergisini çıkaranlar arasında o da vardı. 1895’te hükümetin memur maaşlarından kesinti yapmasına tepki olarak Mekteb-i Sultanideki görevinden istifa etti. 1896’da Servet-i Fünûn dergisinin yazı işleri müdürlüğüne getirildi. Aynı sene Türkçe öğretmeni olarak Robert Koleje girdi. 1901’de dergideki görevinden ayrıldı.

1906’da Robert Koleji civarında yaptırdığı ve Aşiyan ismini verdiği evine eşiyle ve oğlu Haluk’la birlikte yerleşti. 1908’te II. Meşrutiyetin ateşli savunucularından biri oldu. Meşrutiyetten sonra Hüseyin Cahit (Yalçın) ile beraber Tanin gazetesini çıkardı. Gazete ittihat ve Terakkinin yayın organı durumuna getirilmek istenince Tanin’den ayrıldı. Daha sonra Mekteb-i Sultani müdürlüğüne getirildi. O günlerde çıkan 31 Mart Olayı‘nı protesto etmek için bu görevinden de ayrıldı fakat öğrencilerinin ve Maarif Nazırı Nail Bey’in ricasıyla geri döndü. 8 ay sonra yeni Maarif Nazırı Emrullah Etendi ile anlaşamayarak görevinden bir daha dönmemek üzere ayrıldı, Aşiyan‘a çekildi. Ciddi bir şeker hastalığına tutulmuştu. Kolundan olduğu bir ameliyattan sonra hayata gözlerini yummuştur.

Servetifünun edebiyatının öncüsü, üstat şairidir. Getirdiği yeniliklerle Türk şiirinin Batılı bir görünüm kazanmasında büyük rol oynamıştır. Büyük sanatçı kişiliğini Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit‘ten aldığı ilhamla birleştirerek şiirimizde hem biçim hem anlayış, duyuş ve hayal bakımından Avrupai bir tarz yaratmıştır.

Edebiyat-ı Cedide topluluğu dağılıncaya kadar “sanat için sanat” anlayışına bağlı kalarak aşk, tabiat, aile, acıma, yoksulluk, temalarını genellikle karamsar bir bakışla ele almıştır. Ancak 1901’den sonra, özellikle II. Meşrutiyet sonrasında “toplum için sanat” anlayışına yönelerek vatan sevgisini dile getiren, toplumsal eleştiri yapan, gençliğe yol gösteren şiirler yazmış; idealist kişiliğiyle gençlere örnek olmuştur.

♦ Duyuş tarzı bakımından şairliğinin özellikle ilk aşamasında romantiklere bağlı olsa da biçimdeki titizliği yönüyle pamasizmden etkilenmiştir.

♦ Anlamın bir beyitte tamamlanması geleneğine son vermiş; dizenin herhangi bir yerinde başlayan şiir cümlesini, belirsiz sayıda dizeye dağıtmış, sonraki dizelerden birinin herhangi bir yerinde bitirmiştir (anjanbıman). Böylece nazmı nesre yaklaştırmakla birlikte şiire serbestlik kazandırmıştır.

Divan şiirinin müstezat biçimini tanınmayacak biçimde değiştirerek Fransız şiirindeki serbest nazıma benzetmiştir.

Aruz ölçüsünün kalıplarını müzikaliteleri bakımından değerlendirmiş, şiirin ölçüsünü şiirde işleyeceği konuya göre seçmiştir.

Aruzu hatasız kullanarak Türkçeye uyarlamakta büyük bir başarı sağlamıştır. Ahmet Paşa ile başlayıp Baki, Şeyhülislam Yahya ve Nedim’le devam eden aruzun Türkçeye uyum süreci, Tevfik Fikret’le büyük bir aşama göstermiştir.

Recaizade Mahmut Ekrem‘in “Her güzel şey şiirdir.” anlayışıyla başlayan şiirin konusunu genişletme girişimine daha da genişlik kazandırmış; her şeyin şiire konu olabileceği görüşüyle şiirdeki konu zenginliğini yeni boyutlara taşımıştır.

♦ “Hasta Çocuk(Servetifünun’da yayımlanan ilk şiiri), “Balıkçılar”, “Nesrin”, “Verin Zavallılara”, “Ramazan Sadakası” gibi şiirlerinde acıma duygusunu uyandıran günlük yaşam tabloları vardır

♦Recaizade ile başlayan kartpostal altına şiir yazma modasını sürdürmüş; gerek başkasının yaptığı, gerek kendi yaptığı birçok resim için şiir yazmıştır. Doğa güzelliklerini betimlediği bu şiirlerin en ünlüsü on iki ayı anlattığı “Aveng-i Şühur“dur. Portre-şiir tarzını geliştirmiş; “Aveng-i Tesavir” adlı şiir serisinde on iki sanatçımızın (Fuzuli, Nef’i, Nedim, Recaizade Ekrem, Hamit, Cenap Sahabettin…) tasvir ve tahlilini yapmıştır. ilk şiir kitabı “Rübab-ı Şikeste‘ (Kırık Saz) adını taşır (1899).

♦Servetifünun topluluğu dağıldıktan sonra değişen sanat anlayışının ilk örneği “Sis” adlı şiiridir. 1902’de yazdığı bu şiirde istanbul’u bir fahişeye benzeterek istibidat yönetimine ve buna boyun eğen zihniyete yönelik lanet ve nefreti dile getirir.

♦ “Tarih-i Kadim” (1905) adlı şiirinde din kurumunu eleştirir ve bu yüzden Mehmet Akif Ersoy‘la tartışır.

♦ “Millet yoludur, hak yoludur, tuttuğumuz yol; Ey hak yaşa, ey sevgili millet, yaşa… Var ol!” beytinin tekrar edildiği “Millet Şarkısı” çok sevilmiş, Meşrutiyetin ilanı ile elden ele dolaşmıştır.

♦ “Rücu” adlı şiirini II. Meşrutiyetin doğurduğu iyimser duygularla yazmış, bir bakıma “Sis” şiirinde çizdiği olumsuz tabloyu unutturmaya çalışmıştır.

♦ Oğlu Haluk‘un şahsında Türk gençliğine seslenen şiirleriniHaluk’un Defteri” adlı kitabında toplamıştır. “Haluk’un Amentüsü“, “Promete”, “Haluk’un Vedaı”, “Ferda” bu kitaptaki şiirlerden bazılarıdır.

Meşrutiyet sonrasında Trablusgarp Savaşı’nın acıları daha silinmemişken İttihat Terakki’nin Meclis-i Mebusan’ı kapatmasına gösterdiği tepkiyi dile getirdiğiDoksan Beşe Doğru” şiiri ile o dönemin sosyal eleştirisini yaptığı hicviyesiHan-ı Yağma” ve “Rübabın Cevabı” adlı şiirleri çok ünlüdür.

Çocuklar için hece ölçüsüyle ve yalın, açık bir Türkçeyle yazdığıŞermin” adlı kitabı (1915) son dönem şiirleri içinde ayrı bir önem taşır.

Eserleri

  • Rübab-ı Şikeste, Haluk’un Defteri Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Şermin