Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Yakup Kadri Karaosmanoğlu hayatı edebi kişiliği sanatı eserleri romanları hikayeleri hangi topluluğa aittir mensuptur

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kimdir?

Yakup Kadri, son dönemin önde gelen romancıları arasındadır. Manisa’nın Karaosmanoğulları ailesindendir. Kahire’de doğmuştur. Altı yaşındayken Manisa’ya dönmüş; ilk ve orta öğrenimini Manisa, izmir ve Kahire’de tamamlamıştır. 1908’de İstanbul’a dönmüş ve İzmir’den okul arkadaşı olan Sahabettin Süleyman ile birlikte “Ürnid” adlı bir de edebiyat dergisi çıkarmıştır.

1909’da Fecriati‘ye girmiş ve onu hararetle desteklemiştir. Bu tarihten I. Dünya Savaşı‘nın sonuna kadar yazdığı nesir, hikâye ve makalelerini Servetifünun, “Resimli Kitap”, “Rübab” ve “Yeni Mecmua” dergileri ile “Peyam (edebi ilave)” ve “ikdam” gazetelerinde yayımlamıştır. 1920’de, Millî Mücadele’yi yakından görmeleri için çağrılıp giden yazarlar arasında o da vardır. Bu geziden dönüşünde, ilk romanı olan “Kiralık Konak“, “ikdam” gazetesinde tefrika edilmiştir. 1922’de, ikinci romanı olan “Nur Baba“yı bastırmış ve Ankara’ya gitmiştir. Bundan sonra, Ankara’daki “Hâkimiyet-i Millîye” gazetesine makaleler ve İstanbul’daki “Cumhuriyet” gazetesine de fıkralar yazmaya başlamıştır.

1926-1928 yıllarında, tedavi için isviçre’ye gitmiş, “Alp Dağları’ndan” başlığı altında buradan gönderip İstanbul’daki “Milliyet” gazetesinde çıkan yazılarını, sonradan kitap hâlinde de bastırmıştır (1942). Kısa sürelerle romanlarını yayımlamaya devam eden yazar, sanatla politikayı birleştirmek amacı ile çıkarılan, “Kadro” dergisinin yazarları arasına katılmıştır. 1935’ten sonra Bern, Tiran, Prag, Lahey ve Tahran elçiliklerinde bulunmuş; Prag’dayken (1938) bitirdiği “Atatürk” adlı monografisini de yayımlamıştır (1946). Yurda dönüşünden sonra, bir süre milletvekilliğinde bulunmuştur. 13 Aralık 1974’te Ankara’da ölmüştür.

Edebi Yönü:

Fecriati’de bulunduğu dönemde bu topluluğun bütün özelliklerini benimseyen ve tamamıyla bireysel bir sanat anlayışına sahip olan Yakup Kadri, Balkan Savaşı’nın hemen hemen bütün Türk aydınlarında meydana getirdiği etkiyle, sanat için sanat” anlayışının pek doğru olmadığına inanmıştır. Ancak gerek alışkanlıkları ve gerekse kendi iç dünyasına yönelmekten hoşlanan yaradılışı yüzünden, bu inanç değişikliğine rağmen, hayata kolay kolay yönetememiştir.

Birkaç yıl süren bocalama ve arama dönemi içinde, Yahya Kemal ile birlikte, bir “nev-Yunanilik (Türk edebiyatını temelden Batılılaştırmak amacıyla eski Yunan edebiyatının örnek alınması)” çığırı açmayı bile düşünmüştür. Fakat I. Dünya Savaşı’ndan sonra memleketin acı gerçekleri karşısında, 1916’dan başlayarak, yurdun gerçeklerini ve millî duyguları ele alan hikâyeler yazmaya başlamıştır.

Böylece Millî edebiyat hareketine katılmış olan yazar, yenilgi ile biten savaşın acılarını unutabilmek için bir ara, romantizmle karışık bir mistisizme gömülmüştür. “Erenlerin Bağından (1919)” adlı nesirler dizisi, bu psikolojinin ifadesidir. Yine bu sıralarda yazılıp Bektaşi tekkelerindeki hayatı tasvir eden ve ilk romanı olduğu hâlde “Kiralık Konaklan sonra yayımlanan “Nur Baba“da da aynı psikolojinin belirtileri vardır.

İşgal altındaki istanbul’un acıklı manzarasından ve Anadolu’da henüz başlamış olan “Millî Mücadele’nin de maddi imkânsızlığından ötürü büyük bir ümitsizliğe düşen yazar, tam bir bencillik içinde, kendini maddi hazlara bırakmıştır. Millî Mücadele’nin başarıya yönelmesi ile yazar da kötümserliğin doğurduğu bencillikten sıyrılarak, tekrar hayata ve olaylara yönelmiştir. 1922 baharında yaptığı Ankara ve Batı Anadolu gezisinde, Türk köylüsünün hayatını yakından tanımıştır.

Türk sosyal yaşayışının sorunları, Yakup Kadri’nin romanlarının başlıca temalarıdır. Hatta yazar, bunu kronolojik bir sıra altında yapmayı da ihmal etmemiş ve Tanzimat Döneminden Cumhuriyet Dönemine kadar, sosyal yaşayışımızın çeşitli tarihî devirlerdeki sorunları anlatmıştır.

“Kiralık Konak”, Tanzimat’tan I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yetişmiş üç neslin düşünüş ve yaşayışlarındaki değişikliklerin;
► “Hüküm Gecesi”, istanbul’un I. Dünya Savaşı’ndaki, “Sodom ve Gomore” yine aynı şehrin Mütareke yıllarındaki yaşayışının;
► “Yaban”, Millî Mücadşle devri Anadolu’sunun;
► “Ankara”, Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarındaki Türkiye’nin;
► “Panorama I“, Cumhuriyet’ten sonraki inkılaplar devrinin;
“Panorama II” de Atatürk’ün ölümünden sonraki yılların tasvir ve tahlilleridir.
► Ayrıca “Bir Sürgün“de, II. Abdülhamit devrinin aydın tipi olan “Jön Türk‘lerin çalışmaları, Paris’teki hayatları ve Batı medeniyetinin zayıf yönleri belirtilmiştir.

Bütün romanlarını ve –Bir Serencam‘daki ilk hikâyeleri hariç- bütün hikâyelerini sosyal temalara dayandıran Yakup Kadri’de, sağlam bir gözlemcilik ve ona dayanan kuvvetli bir realizm vardır. Ancak bu realizm, onun romanlarındaki tarihî olaylar ve sosyal meseleler hakkındaki kendi düşüncelerini belirtmesine de engel olmamıştır. Sağlam bir tekniğe sahip olan ve karakterlerini çok başarılı bir şekilde canlandırmayı bilen yazar, düşünce bakımından oldukça yüklü olan roman ve hikâyelerini kuruluktan kurtarmak için onlara birer aşk macerası eklemeyi de ihmal etmemiştir. Onun hikâye ve romanlarını cazip kılan önemli bir neden de üslupçuluğudur.

Eserleri:

Roman

Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama 2 cilt, Hep O Şarkı

Hikaye
Bir Serencam, Rahmet, Millî Savaş Hikâyeleri

Hatıra
Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Vatan Yolunda, Politikada 45 Yıl, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları