Yenileşme Dönemi

YENİLEŞME DÖNEMİ

OSMANLI DEVLETÎ’NDE YENİLEŞME HAREKETİ HANGİ DÖNEMİ KAPSAMAKTADIR?

Resmî ve yaygın tarih görüşü; “yenileşme hareketi”nin, Gülhane Hatt-ı Hümayunu‘nun (Tanzimat Fermanı) okunmasıyla başladığını benimser.

Batılılaşma ya da “yenileşme” gibi genel ve kapsamlı olaylar zinciri için ay ve gününe varıncaya kadar bir tarih belirlemek çok da mümkün değildir. Batılı ülkelerle yapılan siyasi ve ticari antlaşmalar, Batılı ordular karşısında Osmanlı askerinin başarısız olması ve bu nedenle ordunun ıslah girişimleri vb. olaylara bağlayarak bu hareketlerin başlangıcını daha önceki yüzyıllarda arayan görüşler de vardır. Buna göre Tanzimat Fermanı’ndan daha gerilere doğru II. Mahmut, III. Selim, IV. Mustafa, I. Mahmut ve III. Ahmet’in hükümdarlıkları dönemlerindeki yenileşme ve ıslahat girişimleri de aynı hareketin parçaları sayılmıştır.

Osmanlı imparatorluğu’nda Batılılaşma yolunda ilk adım, Lale Devri (1718 – 1730) olarak anılan dönemde XV. Louis’in tahta çıkışını kutlamak için Fransa’ya gönderilen (Ekim 1720) Yirmi Sekizinci Mehmet Çelebi’nin yaptıği ziyarettir. 9 ay kadar süren bu ziyaretin aslında sadece bir protokol ve politika ziyareti olmadığı, uzun zamandır imparatorluğu adım adım gerileten “Batı üstünlüğünün neden ileri geldiğini ve nasıl bir şey olduğunu anlamak amacını da taşıdığı elçimizin İstanbul’a döndükten sonra devlete sunulmak üzere hazırladığı rapor (sefaretname) dan açıkça anlaşılıyor. Gerçekten de Mehmet Çelebi, ziyaretinin siyasî yönünden hiç söz etmediği bu raporunda; Fransız medeniyetini oluşturan ve şüphesiz ingiltere, Almanya ve Avusturya gibi o devir Avrupa’sının ileri ülkelerinde de bulunan kurum ve kuruluşlarından ve değişik yaşayış şeklinden (hastaneler, eczaneler, anatomi laboratuvarlan, balmumundan yapılmış insan ve organ maketleri, büyük seralar, içlerinde yüzlerce işçi çalışan halı ve ayna imalathaneleri, kışlalar ve yeni usul talimler, hayal edilemeyecek büyüklükte ve güzellikte saraylar, geniş ve taşla döşenmiş sokaklar, üç-yedi katlı taştan evler, nehirlerde gemilerin rahatça yolcu ve yük taşınabilmesi için yapılan teknik düzenlemeler), hayret ve takdirle bol bol bahseder.

Mehmet Çelebi; yanında, pek beğendiği Fransız bina ve bahçe mimarisine ait planlar da getirir. Bu planlar yetkililerce de beğenilmiş olacak ki İstanbul’un bazı semtlerinde ve daha çok Kâğıthane’de bu planlara uygun köşkler ve bahçeler yapılır. Devletin acil ihtiyacı olan “ordunun modern bir şekilde düzenlenmesi” konusuna yardımcı olunması için de, yine Fransa’dan askerî uzmanlar getirtilir. Böylece Fransa, Türkiye’nin Batı medeniyetine açılan ilk kapısı olur. Bu kapı, I. Dünya Savaşı’na (1914 – 1918) kadar Batı medeniyeti ile temasımızdaki üstünlüğünü korumakta devam edecektir.

Osmanlı’nın Batı karşısındaki ilk kesin kayıplarının resmî belgesi olan Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devletindeki yenileşme sürecinin de başlangıcıdır. Tanzimat ise; ilan edildiği tarihten bir buçuk asır kadar önce başlayıp günümüzde de güncelliğini koruyan, Batı ölçülerine göre değişim zincirinin ortalarındaki halkalardan biri olmaktadır.

YENİLEŞME DÖNEMİNİ HAZIRLAYAN FAKTÖRLER
Osmanlı Devleti, kuruluşundan XVI. yüzyıl sonlarına kadar sürekli gelişme ve ilerleme içindeydi. XVII. yüzyılın başlarından itibaren bu hızlı gelişim süreci zayıfladı. Sokullu Mehmet Paşa’nın ölümünden başlayıp XVII. yüzyılın sonuna kadar devam eden döneme Duraklama Devri denir.

XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti dış siyasette sınırlarını genişletmek ve mevcut topraklarını korumak için iran, Lehistan, Venedik ve Avusturya ile mücadeleye girmiştir, iç siyasette ise önemli bir yenilgi olmasa bile savaşların uzun sürmesi, ekonomik dengelerin bozulması, içte meydana gelen isyan hareketleri birtakım yenileşme hareketlerinin yapılmasına ortam hazırlamıştır. Zamanla ağırlaşan gerileme, Karlofça (1699) ve Pasarofça (1718) Antlaşmalarıyla en ağır şekilde belgelendikten sonra devlet yöneticileri, o zamana kadar yalnız savaş ve kısmen de ticaret konularının dışında Batılılarla hiçbir temas kurmama alışkanlığını bir kenara bırakmak ve -daha çok askerî yenilgilerin önünü alabilmek için- onları yakından tanımak, onlardan yararlanmak ihtiyacını duydular ve yenileşme yolunda ilk adımı attılar.

Batı’nın etkisi sonraki yıllarda da gittikçe artarak devam eder. III. Selim, Avrupa’nın gerek askerî, gerekse teknik alanda üstünlüğünü görüp devletin yenileşmesi gereğine samimiyetle inanmış bir hükümdar olarak etrafındaki idarecilerden yeni görüşler, raporlar ister. Onu takip eden II. Mahmut, Abdülmecit, Abdülaziz ve II. Abdülhamit devirleri hep Batı medeniyetiyle karşılaşan Osmanlı’nın, bu yeni güç karşısındaki davranışlarının çeşitli tablolarını yansıtır. Bu yenileşme hareketleri birbirinden az çok farklı bazı formüllerin adını taşır: Nizam-ı Cedit, Tanzimat, Kanun-ı Esâsî, Meşrutiyet vb. Böylece Osmanlı Devleti’nin Batı medeniyetiyle ilişkisi iki üç asır öncesine kadar gider. Batı medeniyetine devlet politikası olarak yönelmemiz için koşulların tamamlanması gerekmiştir. Bu da 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla olacaktır. Bu süreci hazırlayan en önemli etkenler ise:

  • a. Merkezî yönetimin bozulması,
  • b. Ekonominin bozulması,
  • c. Askerî alandaki başarısızlıklar,
  • ç. Sosyal alandaki bozulmalar,
  • d. Eğitim alanındaki bozulmalar,
  • e. İsyanlar ve eyaletlerin yönetiminin bozulması olarak özetlenebilir.