Sinek Sarayı – Mine G. Kırıkkanat İntihal mi Elif Şafak Bitpalas Karşılaştırması

Son dönemde edebiyat dünyasını ikiye bölen, biz okurların da süreci takip etmeye çalıştığı objektif, subjektif birçok yorumun paylaşıldığı Sinek Sarayı’na kayıtsız kalamadım. Yıllar önce Bitpalas’ı büyük beğeni ile okumuş Elif Şafak’ın karakterleri birbirine bağlayan kurgusuna şapka çıkarmıştım. Gündem olmasaydı #minekırıkkanat ‘ın #sineksarayı ilgimi çeker miydi? Birçok okur da bence aynı sebeple iki eseri markaja aldı.

Bu romanı; Solaklara, altı parmaklılara, tek çocuklara, eşcinsellere, uzun kitaplardan canı sıkılanlara, sakarlara, tepegözlere, kekemelere, üç böbreklilere, iyi yüreklilere, harcananlara, harcamaya kıyamayanlara, sevgili Gâvur Kâzım ve büyük aşkı Lâdiye’ye armağan ediyorum, ithafı ile başlıyor eser. Toplumda “ötekileştirilmiş” insanlar merkezde olacak sinyalini alarak başlıyor esere okur. Gerçekten de öyle.

Cihangir’de bir sokak Bülbül Sokağı. Bu sokakta yer bulan Süheyla Hanım’ın oturduğu -ama küçük bir kaza sonucu kızının yanına taşınmak durumunda kaldığı- yerine de torunu Hilmi’nin okul arkadaşı annesi Türk babası Fransız Sinan Laforge’un bir süreliğine Paris’ten gelip taşındığı, ilginç özellikleriyle dikkat çeken karakterleri barındıran bir apartman. Cüce bir kapıcı, Mongol oğlu, farklı cinsel tercihleri olan Necla, Gülfiliz, apartmanın ahlak bekçileri Süheyla Hanım’ın görümcesi, kızı ve Subbek Hanım.

Her birinin bir hikâyesi var ama bence yazar bu hikâyeleri derinlikli işleyememiş. Ana karakter dışında diğer hikâyeler eksik kalmış, Süheyla Hanım’ın da neden bu karakterleri apartmanına dahil ettiği ikna edici olmamış.

Tabii sadece apartman hikâyesi değil Sinek Sarayı. Anlatıcı Sinan Laforge konsoloslukta tanıştığı Meral ile de Türkiye’nin aşırı uçlardaki muhafazakarlaşmasına göndermeler yapmış, Ayasofya üzerinden de birtakım mesajları var. Yanlış şehirleşme konusu da mevcut. Yurt dışında bürokrasi, kadınlara bakış iki kadın üzerinden anlatılmış.

Kitabın adının neden Sinek Sarayı olduğu da Trakya’daki bir ev dekoru üzerinden öğreniyoruz. Eserde asıl zamanın Tanrı olduğu yaşlılık üzerinden aktarılmış. En sevdiğim kısım.

İntihal konusuna girmek istemiyorum. Sadece kesinlikle Bitpalas kurgu olarak çok daha başarılı bana göre.

Yorumlar:

Ya final? Finalde sana apar topar dizi reyting alamıyor kanal yapımcıya bitirin demiş gibi gelmedi mi?

– Yani zaten bir apartman romanı yazıp uç karakterleri oturttuysa yazar bence bir şekilde detaylandırmalıydı daha çok. Bilmiyorum yanlış mı düşüncem.

– Yok canım o kadar da değil ama romanı öyküden / novelledan ayıran en temel özellik olay örgüsü kurulur, akarken bir yandan da karakterlerin incelikli ayrıntılı incelenmesi, anlatılmasıdır. Hep bir eksiklik hep bir neden / sonuç bağlantsı eksikliği var gibi. Hristo / Hrista açıklamasına bağlı final ise hiç de inandırıcı değil.
– Ayrıca o çarşaflı cüppeli kısım da kör göze parmak sokmak ifadesinin vücut bulmuş şekliydi bence. Olay arkasındaki konuşmalar da çok yapaydı. Konferans gibi.
– Elbette bu bir apartman romanıysa, bana göre apartman bile geri planda kalıyor araya Paris , Madrid falan girince apartmandan kopuyoruz. Bit Palas ise tamamen apartmanın “sakinleri!” üzerine daire daire kurulmuş.
– erken olmuş final. Aslında severim apartman mahalle romanlarını. Çok geçmedi bana karakterler.
– evet asla intihal değil. Çok katılıyorum “apartman romanları” ile ilgili yayınevi savunmasına. Hiç benzemiyor. Ayrı romanlar.
– Ama ben son bölüm hariç genel anlamda beğendim. Tasvirler, ironi dozundaydı.
– Nedense Mine Kırıkkanat’tan bu kadarını beklemiyordum.
– ben hiç okumadığım için bir beklentim yoktu. O kadar eseri var hiç yok bende. Bilmiyorum neden?
– Ben de gazetedeki köşe yazılarını takip ederdim sadece.Eserini okumadım.
– Ben de okuyacağım Sayfamda da yazdım. Bit Palas değil de başka bir kitap olsaydı bu kadar merak etmeyebilirdim.
– Nazire geleneği, diyelim mi Sevgili Hocam?
– nazire için Elif Şafak ‘ın eseri okuyup öykündüğünü belirtmesi lazım öyle bir beyanı yok.