Manzum Hikâye

Manzum Hikâye
Eğlendirme ve öğretme amacıyla nazım biçiminde yazılan hikâyelere “manzum hikâye” denir. Tevfik Fikret’in “Balıkçılar”, “Hasta Çocuk”; Mehmet Akif Ersoy’un “Seyfi Baba”, “Mahalle Kahvesi” gibi şiirleri manzum hikâyenin ilk örnekleri arasındadır. Çağdaş edebiyatımızda Orhan Veli Kanık‘ın, Nasrettin Hoca‘nın bazı fıkralarını nazımla yeniden işlediği eseri “Nasrettin Hoca Hikâyeleri” de manzum hikâyenin güzel örneklerindendir.

MANZUM HİKAYE ÖRNEKLERİ

KÜÇÜK HANIMIN HAYALLERİ (II)

Uzanır yatağına yorgun’
Gülümser gözleri kapalı…
Boğaz’da iki katlı bir ev düşünür;
Güvercinler gibi beyaz bir yalı.

Palmiye ağaçları olmalı bahçesinde
Çiçeklerin bin bir türlüsü açmalı.
Denizinde motor, kapısında araba
Biner binmez uçmalı…
Antika mobilyalar geçirir sonra aklından
Kuş tüyünden yataklar…
ipek acem halıları odalarında
Sofrasında altın çatal-bıçaklar…
ister ki aşçıları, hizmetçileri bile
Su içsinler altın kupadan…
El pembe-gül pembe çocuklarına
Dadılar gelsin Avrupa’dan.
Ve sonra çocukları: biri oğlan, biri kız
Şirin mi şirin, can mı can.
Kocası ? Dünyalar kadar zengin
Tunç heykeller gibi yakışıklı her zaman

KÜÇÜK HANIMIN KADERİ (III)

Ve nihayet evlendi küçük hanım
Güzelim yüzünde çizgi çizgi gam.
Kocası ne zengin, ne halden anlar biri
Üstelik çirkin ve kaba bir adam.
Evleri şimdi doğunun bir yoksul şehrindedir
Ne dağlar yol verir ne ırmaklar su
Kalın kara bıyıklı, kara mavzerli adamlar
Kurmuşlar dağların başına pusu…

Öksüz bir ceylan gibi her akşam
Odadan odaya dolaşıp durur
Pencereden baksa bir yer görünmez
Sokağa çıksa söz olur.
Kör kandiller gibi yanar elektrikler
Sokaklarda çirkin köpekler
Gece şehir kulübüne gider kocası
Küçük hanım odasında yapayalnız oturur.
Büzülür korkudan bir köşeye çaresiz
Eski hayallere bir bir uzaktan el eder;
İstanbul’u düşünür, altın kumları düşünür
Sonra bel vermez dağları, yol vermez ırmakları
Kalın kara bıyıklı adamları düşünür…
Batar avuçlarına sedeften tırnakları
Bir şey kopar içinde bir bilinmez yerinden
Nemli bulutlar geçer güzelim gözlerinden
Ah ! Bu kader demeyin, kısmet demeyin
Anlatılmaz şimdi küçük hanımın derdi
Her kuş dengiyle uçardı, böyle olmazdı
Küçük hanımlar bilselerdi…
YAVUZ BÜLENT BAKİLER