Servet-i Fünun Edebiyatı Özellikleri

Servet-i Fünun Edebiyatı Özellikleri

Servet-i Fünun Edebiyatı Genel Özellikleri

Servetifünun edebiyatı 19. yüzyılın sonlarında, Tanzimat’ın ikinci kuşağının çizgisinde ortaya çıkan, adını aldığı Servet-i Fünûn dergisi etrafında oluşan ve Türk edebiyatının yenileşmesinde büyük rol oynayan bir edebi hareketin ürünüdür.
Servetifünun edebiyatının oluşum yıllarında eski-yeni çatışması etrafında başlıca üç eğilim görülür: Eskiyi savunanlar, yeniyi savunanlar ve ılımlılar. Eskiyi savunanlar, divan edebiyatı geleneğini sürdürmek isterken Batı’dan gelen yeniliklere karşı çıkarlar. Hacı ibrahim Efendi ve Baba Tahir bu gruptandır. Yeniyi savunanlar Recaizade Mahmut Ekrem‘in çevresinde toplanan, Servetifünun topluluğunu oluşturacak gençlerdir. Ilımlılar ise Muallim Naci ve onun izinden giden Ahmet Rasim, Ali Kemal, Recep Vahyi gibi isimlerdir. Ahmet Mithat Efendi de onları desteklemiştir. Ilımlılar eski-yeni çatışmasında orta yolu benimsemiş, yenileşmede aşırılığa düşmemeye ve eski zevki olumlu buldukları yönleriyle bağlı kalmaya özen göstermişlerdir.

Servet-i Fünûn dergisi, 1891’de Ahmet İhsan‘ın (Tokgöz) çabasıyla (Nikolaidi’nin sahibi olduğu Servet gazetesinin eki olarak) çıkmaya başladı. Fen bilimleri yanında edebiyata da sütunlarını açan dergi, basın hayatında gerçek değerini ve ününü kendi adıyla anılan edebiyat hareketinin başlamasıyla kazandı. 1895 sonlarında Musavver Malumat dergisinin başyazarı Mehmet Tahir Efendi ile Recaizade Mahmut Ekrem arasında kafiye konusunda başlayan tartışma giderek alevlendi. Servet-i Fünûn dergisinin yeni edebiyat anlayışının sürdürülmesinde iyi bir araç olacağını düşünen Recaizade Ekrem, Mekteb-i Mülkiye’den eski öğrencisi Ahmet İhsan‘la bu konuda anlaştı ve derginin başına Galatasaray Lisesi’nden yine eski öğrencisi olan Tevfik Fikret’i getirdi. Böylece edebiyatımızda önce “Edebiyat-ı Cedide” olarak bilinen, sonraları “Servetifünun Edebiyatı” adıyla anılan edebiyat hareketi doğmuş oldu.

1. 1896’da Tevfik Fikret‘in Servet-i Fünûn dergisinin başına geçmesiyle başlayan bu dönem; 1901’de derginin kapatılmasıyla son bulmuştur.

2. Çocukluklarından başlayarak Batılı bir anlayışla yetişen bu dönem sanatçıları Batı uygarlığına, özellikle Fransa’ya büyük bir hayranlık duymuşlar; ülkemizin Avrupalılaşma yoluyla yükseleceğine inanmışlar; laik bir zihniyeti benimseyerek genellikle din dışı ürünler vermişlerdir.

3. Bu dönemde edebiyatımız hem anlayış, hem içerik (muhteva), hem de biçim yönünden Batılı bir görünüm kazanmıştır.

4.Sanat için sanat” anlayışının benimsendiği bu dönemde halka seslenmek düşünülmemiş, aydınlara özgü (havassa mahsus) bir seçkinler edebiyatı meydana getirilmiştir.

5. Devlet ve siyaset konularına dokunmak; vatan, hürriyet, istiklal, inkılâp vb. kavramları kullanmak yasak olduğu için aşk, doğa, acıma gibi bireysel konular ele alınmıştır. Bu yüzden Servetifünun sanatçıları sonraki dönemlerde memleket gerçeklerine yabancı kalmak ve ulusal olmamakla suçlanmışlardır.

6. Dil konusunda Tanzimat sanatçılarından daha geri bir anlayışla konuşma dilinden bütünüyle uzaklaşılmış, Arapça ve Farsça sözcüklere aşırı bir biçimde yer verilmiştir.

7. Sanatlı, süslü bir anlatıma önem verilmiş; yerli yersiz “ah, oh” gibi ünlemlere, “ve” bağlacına, bir düşünceyi pekiştirmek için “evet evet, hayır hayır” gibi sözcüklere; “güzelim, meleğim” gibi hitaplara sık sık başvurulmuştur. Bu özellikler, Servetifünun üslubunun en zayıf ve yapmacıklı yönleri olarak değerlendirilmiştir.

8. Tiyatro türüne önem verilmemiş; şiir, roman, hikâye, eleştiri gibi türlerde büyük gelişme sağlanmıştır.

9. Düz yazıda Fransızca söz diziminin özelliklerinden yararlanılmış, devrik ve eksiltili cümlelere yer verilmiştir.

10. Nesrin gelişmesinde önemli bir yer tutan gazete, yerini dergilere bırakmıştır.

11. Çağdaş Fransız edebiyatı örnek tutulmuş; hikâye ve romanda realizm, natüralizm; şiirde parnasizm, sembolizm akımlarının etkisinde kalınmıştır.

12. Şiirde sone, terza rima, triyole gibi Batı’dan alınan nazım biçimleriyle serbest müstezat ve birtakım karma biçimler kullanılmıştır.

13. Nazım birimindeki beyit anlayışına son verilmiştir. Anlam kimi zaman dize ortasında başlamış, bir başka dizenin ortasında son bulmuştur.
14. Aruz ölçüsüne önem verilmiş, konuyla ahenk arasında ilişkiler kurulmaya çalışılmıştır.

15. Kulak için kafiye anlayışı benimsenmiştir.

16. Aşk, tabiat, aile, karamsar duygular, hayal kırıklıkları başlıca temalardır.

17. Nazım nesre yaklaştırılmıştır.

18. Servetifünun edebiyatını şiirde Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin, Ali Ekrem (Bolayır), Hüseyin Suat (Yalçın), Hüseyin Siret (Özsever), Faik Ali (Ozansoy), Süleyman Nazif, Süleyman Nesip, Ahmet Reşit (Rey) ve Celal Sahir (Erozan) temsil etmiştir. Halit Ziya (Uşaklıgil), Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit (Yalçın), Ahmet Hikmet (Müftüoğlu), Safvetî Ziya ve Ahmet Şuayb ise bu edebiyatın başlıca nesir yazarlarıdır.