Halk Hikayesi

HALK HİKÂYESİ

  • ♦ Eski destan geleneğinin yerini alan, genellikle âşıklar tarafından anlatılan, yer yer masal ve destan özellikleri gösterse de kişilerin ve olayların doğal boyutlara indirildiği aşk ve kahramanlık hikâyeleridir.
  • ♦ Nesir ve nazım karışık olarak kullanılır. Olayların anlatımı nesir, karşılıklı konuşmalar ve duyguların anlatımı nazım biçimindedir.
  • ♦ Döşeme denilen giriş, olay ve dua olmak üzere üç bölümden oluşur.
  • ♦ Âşıklar halk hikâyelerini saz eşliğinde anlatır; taklit yaparak, jest ve mimiklerle anlatımlarını canlandırırlar.
  • ♦ Kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılır.
  • ♦ Halk hikâyelerinde kahramanlar bey, tüccar, kadı, bey kızı, fakir delikanlı, eşkıya gibi halktan kişilerdir.
  • ♦ Halk hikâyesinin ilk örnekleri 16.yüzyıldan itibaren görülmüştür.
  • ♦ Anadolu’da bilinip anlatılan halk hikâyelerinin sayısı yüze varır. Âşık Garip, Kerem ile Aslı, Emrah ile Selvi, Elif ile Mahmut, Arzu ile Kanber, Tahir ile Zühre, Köroğlu, Ferhat ile Şirin en ünlü halk hikâyeleridir.
  • ♦ Zaman zaman özellikle meddahlığın da işe karıştığı çok yönlü bir geleneksel gösteri sanatına dönüşen halk hikâyeciliği, kahvehane, köy odası gibi mekânlarda icra edilmiştir.

Kerem ile Aslı Hikâyesi

Asıl adı Ahmet Mirza olan Kerem, Isfahan Şahının oğludur. Şahın hazinedarlığını yapan Ermeni Keşişinin kızı Aslı ile Kerem birbirlerini severler. Şah Keşişten kızı oğluna ister. Keşiş, bir Müslüman kız vermek istemez. Fakat hükümdarın isteğini reddedemez; bir mühlet ister ve bu mühletin içinde gizlice memleketten kaçar. Kerem de Aslı’nın peşinden yola düşer, işte, Keremin sevdiği kızın ardınca bütün Anadolu’yu baştan başa gezmesi böylece başlar.

Kerem artık yanında sadık arkadaşı Sofu, omzunda sazı ile bir “Âşık” olmuştur. Her gittiği yerde, her rastladığına sazıyla ve yanık türküleriyle, Aslı’nın izini sorar, ona haber verenler de olur, vermeyenler de… Bazı defa nehirlere, dağlara, kayalara, dağlardaki hayvanlara derdini döker; yolunu bağlayan karlı, boranlı bellerden yol ister. Onun önüne çıkan engeller, bir defa inkisarına uğradılar mı iflah olmazlar.

Kerem aşk ateşinde pise pise kemale erer, keramet sahibi olur. Allah onun her dileğini yerine getirir.
Bazı şehirlerde Kerem, Aslı Han’a bir zaman kavuşur. Keşişten habersizce bir müddet birbirlerine sevgilerini anlatırlar, dertlerini dökerler: Erzincan Bağlarında ve Kayseri’de olduğu gibi…
Kayseri’de musalla taşı üstünde bir cenaze görürler. Kerem cenazeye şunları söyler:

Mal sahibi nice gördün halini
Felek pençesine düşmüş gidersin
Beğenmezdin türlü libas giymeyi
Şimdi üryan ceset olmuş gidersin.

Tutmaz idin bir fakirin elini
Sormaz idin yoksulların halini
Haram helâl kazandığın malını
Şu fâni dünyaya dökmüş gidersin.

Malın vardı yükseklerden uçardın
Meclisler kurup da bade içerdin
Atın binip sağa sola koşardın
Şimdi kara yere koşmuş gidersin.

Dertli Kerem eder nic’ olur halim
Bana senden oldu ey kanlı zalim
Hiç vâdeye bakmaz erişir ölüm
Ecel şerbetini içmiş gidersin.

Kerem Erzurum’da hasta yatarken, Aslı Han’ın üç gün sonra geleceğini haber verirler. O zaman şu türküyü söyler:

Bir han köşesinde kalmışam hasta
Gözlerim kapıda kulağım seste
Kendim gurbet elde gönül heveste
Gelme ecel gelme üç gün ara ver

Al benim sevdamı götür yâre ver.
Erzurum dağları duman dildedir
Başım yastıktadır gözüm yoldadır
Aslı hayın yârdır adam aldadır

Gelme ecel gelme üç gün ara ver
Al benim sevdamı götür yâre ver.
Erzurum dağları kardır geçilmez
Gizli sırdır her adama açılmaz

Ayrılık şerbeti zehir içilmez
Gelme ecel gelme üç gün ara ver
Al benim sevdamı götür yâre ver.
Felek sen mi kaldın bana gelecek

Akıttın göz yaşım kimler silecek
Kerem’e dediler Aslı’n gelecek
Gelme ecel gelme üç gün ara ver
Al benim sevdamı götür yâre ver.

Sonunda Kerem Aslı’sının peşinden Halep’e varır. Halep Paşasına kendini sevdirir: Paşa, Keşişi tehdit ederek kızını Kerem’e vermeye razı eder. iki sevdalının nikâhları kıyılır. Fakat kötü ruhlu Keşiş onlara son fenalığı yapar: Kızına sihirli bir gerdeklik gömlek giydirir. Bu gömlek son düğmesine kadar açılır, tekrar kapanır imiş. Kerem sevdiğinin düğmelerini bir türlü çözemez. Yüreğinden kopup gelen ateşle yanar, kül olur.
Kerem’in külleri dağılmasın diye bekleyen Aslı Han’ın saçları, küllerin içinde kalmış bir kıvılcımla tutuşur; iki âşığın ancak külleri birbirine kavuşur.
Mutlu bitmeyen bir macera olduğu için Kerem hikâyesi toy, düğün ve kış geceleri muhabbetlerinde çok sevildiği halde, başından sonuna kadar anlatılmaz; hattâ birçok yerlerde anlatılması günah sayılır.