Paragraf Soruları ve Cevapları

1. Edebiyatımızda, klasik roman anlayışı çerçevesinde, hemen her tip kadın ele alınmış; her sınıftan, katmandan kadın kahramanlar yazılmış; oluşmuş/ oluşmamış karakterler biçiminde yansıtılmıştır. Cariyeler, yetim-öksüz genç kızlar, evlatlıklar, yüce analar, kutsal eşler, melek kız kardeşler, yoldan çıkmışlar; köy gelinleri, köy anaları, öğretmenleri; müslümanlar, en tuhaf Batılılar, kasabada ev yıkanlar, kentte kendileri yıkılanlar… Çoğunlukla erkek yazarlar tarafından onların bilinmeyen dünyalarına ışık düşürülmeye çalışılmıştır.
Bu yazının başlığı, aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Romanımızda Kadın
B) Edebiyat ve Kadın
C) Erkek Gözüyle Kadın
D) Toplumumuzda Kadının Yeri
E) Kadının Bilinmeyen Dünyası

2. Son zamanlarda, kimi eleştirmenler, bu kanaatimi iyice pekiştirdi. Yazarın hangi sülaleden geldiğini, gördüğü eğitimi, geçirdiği hastalıkları, sabahları uyandığı ve akşamları yattığı saatleri, kimlerle konuştuğunu, hangi giysilere ya da yemeklere düşkünlük gösterdiğini… yazıyorlar. Eserlere, eserlerin kendisinde olan değerlere gelince, onlardan pek söz etmiyorlar. Oysa, ……
Savunulan düşünceye göre, bu parçanın son cümlesi, aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

A) yazarın yaşam biçiminin de eleştirilerde önemi vardır
B) bunlar, eleştirinin nesnelliğini sağlayan öğelerdir
C) edebiyat eleştirisinde eserin kendisi temel alınmalıdır
D) yazarları kalıcı kılan, hayatları hakkında bilinenlerdir
E) bunların, eserlerin anlaşılmasındaki önemi çok büyüktür

3. Çocuk da deli de, gerçeği en katı, en acımasız biçimde ortaya çıkarır. Çünkü onların küçük hesaplarla ilişkileri yoktur. Çünkü, onlar kompleksler içinde kıvranmıyorlar. “Böyle dersem böyle olur, şöyle dersem şunu kaçırırım.” gibi kaygıları duymazlar. Gerektiğinde annesinin, komşularının gümüş kaşığını aşırıp apartman boşluğuna attığını, azılı düşmanın yanında pat diye söyleyiverirler. Yani bir tür “Doğrucu Davut’turlar. Bu nedenle hayatı, bir çocuk ya da deli gibi görmeyi ve anlatmayı kendime yakın bulmuşumdur.
Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı olabilir?

A) Neden, genellikle çocuk ve deli tipleri üzerinde duruyorsunuz?
B) Öykülerinizi neden bir çocuk ya da delinin bakışıyla anlatmayı seviyorsunuz?
C) Çocukların ya da delilerin öteki insanlardan farkları “doğrucu” oluşları mıdır?
D) Gerçekçi bir yazar oluşunuz çocukluğunuza bağlanabilir mi?
E) Çocuklar ya da delilerle ilgili gözlemlerinizi nasıl öyküleştiriyorsunuz?

4. Ben de bir romanımda hiçbir karakter ya da tip çizmemeye çalıştım. Buna daha baştan karar vermiştim. Olaylar içinde kişiler, birer gölge gibi oradan oraya gideceklerdi. Fakat şaşırarak gördüm ki, okuyanlar o romanda kişiler buluyorlardı; tanıdıklarına benzetiyorlardı kimi kişileri. Neden böyle oldu? Sanırım, yazar işi ne kadar sıkı tutarsa tutsun, ister istemez, yaşayan insanlara benzemeye başlıyor kişiler. Bundan kurtuluş yok!
Bu parçada savunulan düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eserlerde çizilen tipler, yaşayan insanlara benzeyebilir.
B) Yazarlar, eserlerinde tip çizmekten kaçınamazlar.
C) Hiçbir roman, yazarın baştan tasarladığı gibi bitmez.
D) Roman kahramanları, yazarların düşündüğü kişiliğin dışına çıkarlar.
E) Okuyucuların, romanları, yazarlardan farklı yorumlamaları doğaldır.

5. Elmanın kabuğu ne kadar parlak olursa olsun, içi kurtluysa fayda vermez. Kabuğun güzelliği, elmanın içine de yansımalıdır. Ama bazıları kabuğun parlaklığına kendisini kaptırabilir. Sanatta da, parlak bir üslupla verilmiş çürük düşünceler, elmada olduğu gibi, kolay sezilmiyor. Okuyucu biçim parlaklığı içinde mest oluyor.
Bu parçanın anadüşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatın değerini biçimsel güzellikte aramalıyız.
B) Sanatta asıl önemli olan özdür, içeriktir.
C) Bir sanat yapıtını kalıcı kılan, biçimsel özelliğidir.
D) Sanatta biçimle öz birbirini tamamlamalıdır.
E) Sanat yapıtlarındaki çürük düşünceler kolayca sezilmelidir.

6. Şiir dilin özüdür, tadıdır. Belki de bunlardan doğan özel ve canlı bir yapıdır ki, aynı dilde bile başka bir biçimde yinelendi mi, kendisi olmaktan çıkar. Çünkü, şiir dediğimiz şey; deniz köpüğü gibi, göğün maviliği gibi, olması gereken yerden seyredildikçe var ve güzel olan şey’dir. Deniz köpüğünü dalgaların ucundan toplamaya kalktınız mı avucunuzda birkaç damla tuzlu su kalır. Oysa aynı köpük; dalgaların üstünde, o çalkantıların mucizesi, tacı ve süsü oldukça size Afrodit’i düşündürür.
Bu parçada söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şairler yalnızca sanat yapmak için yazmalıdır.
B) Bir dilin kendi olanaklarıyla şiir yazmak kimi zaman zordur.
C) Bir dilin tadını en çok şiirle alabiliriz.
D) Anadilin güzelliği şiirlerle ortaya konabilir.
E) Şiir, yazıldığı dildeki özgün söylenişiyle güzeldir.

7. Benim “hayat yolculuğum, emniyet kemerlerine devamlı bağlı, belli coğrafi hedeflere yaptığım uçak yolculuklarına benzedi. Yani, belli bir noktayı hedefledim; yolculuğun tadını çıkaramadan, oraya  uçmaya çalıştım. O noktaya vardığımda, başarılıysam sevindim, başarısızsam üzüldüm. Ama hemen, ver elini başka bir hedefe diye, kendimi yine attım uçağın içine. Böylece yaşamım, ne yazık ki, hayat yolculuğu olmaktan çıktı; bir hedeften diğer hedefe yaptığım bir uçak seferi haline geldi.
Bu parçanın yazarı, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakileri hangisinden yakınmaktadır?

A) Yaşamaya hiç zaman ayıramamaktan
B) Saptadığı hedeflerin gerçekçi olmamasından
C) Çalışmaları için zamanın yetmemesinden
D) Hep gezmeyi gerektiren işler yapmaktan
E) Planlı çalışmanın yarattığı olumsuzluklardan

8. Karışık okuyanlar, eline geçen her kitabı okumadan edemeyenler, başkalarının düşüncelerinin nerede sona erdiğini bilemezler. Kendi düşüncelerinin nerede başladığını ayırmakta zorluk çekerler. Bu nedenle de sık sık yanılırlar.
Bu parçada, sözü edilen kişilerin eleştirilme nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sistemli bir düşünceden yoksun olmaları
B) Bir kitabı, üzerinde düşünmeden okumaları
C) Belirli bir seçim yapmadan okumaları
D) Okurken, başkalarının düşüncelerini önemsiz saymaları
E) Okuduklarını anlayacak birikime sahip olmamaları

9. Büyük şair neden yetişmiyor artık, diye soranlar oluyor. Bunların, kimi “büyük şair” saydıklarını öğrenmek istiyorsunuz. Tevfik Fikret, Hâmit, Yahya Kemal… diyorlar. Acaba, bugün haklı veya haksız olarak büyük şair sayılanlar, gençlik çağlarında da aynı sıfatla nitelendiriliyorlar mıydı? Sanmıyorum. Gerçek sanatçılara, zamanın kattığı özel bir değer vardır. Günümüzden uzaklaştıkları, eskidikleri, zamanın erozyonuna dayandıkları ölçüde değerlenir bunlar.
Bu parçanın yazarına göre, “büyük şair” kimdir?

A) Zamanımızdan önceki dönemlerde yaşayan
B) Zamanın sınavına dayanarak günümüze ulaşabilen
C) Fikret, Hâmit, Yahya Kemal niteliğine erişebilen
D) Gençlik dönemlerinde “büyük” sıfatıyla nitelendirilmeyen
E) Her dönemin okurlarının beklentilerine uygun şiirler yazabilen

10. Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” adlı şiirini sevmemiz, onun Süleyman Efendi’de, gelmiş geçmiş sayısız silik insanı, basit ama ezeli dertleri içinde duymuş, insana varabilmiş olmasındandır. Mersiye, ister Sultan Süleyman, ister Süleyman Efendi için söylenmiş olsun, sanat bakımından birdir. Çünkü, şiirde asıl olan; şairin duyuşu ve bu duyuşun başka türlü söylenmesine imkân olmayacak biçimde kuruluşu, bir şiir iklimi yaratmasıdır.
Bu parçadan, aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Şiirde konu değil, söyleyiş biçimi önemlidir.
B) Sıradan sayılabilecek insanların sorunları da şiir konusu olabilir.
C) Şiir konusu olmak bakımından, insanlar arasında fark yoktur.
D) Orhan Veli, basit insanların dertlerini anlattığı şiirlerinde daha başarılıdır.
E) Kitabe-i Seng-i Mezar, Süleyman Efendi’nin kişiliğinde sıradan insanları dile getirir.

11. Bu kez, “Kadın Korkusu” adlı kitabıyla okur karşısında Duran Yılmaz. Toplam on üç öyküsünün yer aldığı kitabında yazar, doğrusu ya, ilk yapıtındaki Yörük kültürü, Yörük dili, Yörük yaşamı ısrarını kırmış görünüyor. Ayrıca, hayata belli bir gözlükle bakma alışkanlığından da sıyrılmış; geniş açılı bir görüş elde etmiş. Dahası, öykülerini, yerel sözcüklerin yarattığı kapalılıktan kurtarmış. Öykü anlatımını ve konu seçimini düzlüğe çıkarmış Duran Yılmaz. Onun öykücülüğü adına en olumlu gelişmeler bunlar, bizce.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen yazarın olumlu özellikleri arasında belirtilmemiştir?

A) Hayata çok yönlü bakma
B) Belli bir yöreye ait sözcüklerden kurtulma
C) Konu seçimini çeşitlendirme
D) Belli bir toplumsal kesimi anlatmaktan vazgeçme
E) Öykü sayısını çoğaltma

12. Okurun gerisinde kalmamak demek, çağının beğenisinin, halkının özlemlerinin, isteklerinin dışında kalmamak demektir. Kopmamak demektir halk çoğunluğundan… Bir fildişi kuleye kapanmamak, kendi özbeğenisinin, bencil tutkularının içinde kalmamak demektir.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada öne sürülen düşünceyle çelişir?

A) Sanatçı, kendi benliğinin esiri olmamalıdır.
B) Sanat eseri, halktan kopmamış olmalıdır.
C) Sanatçı, yaşadığı çağın özelliklerini bilmelidir.
D) Sanatçı, kişisel duygu ve özlemlere kalıcılık kazandırmalıdır.
E) Eser, halkın özlemini, beğenisini, isteklerini yansıtabilmelidir.

13. Namık Kemal, zamanına göre gelişmiş ve görkemli bir anlatıma ulaştığı halde, Şinasi‘nin aklına gelen düşünceleri kendiliğinden bulamamıştı. Sonra da Abdülhak Hâmit‘in etkisiyle şiirini düzeltti. Onlarla tanışıncaya kadar eskinin az çok taklitçisiydi. Yani, düşünceleri Şinasi’den, şiirde gereken coşkuyu da Hâmit’ten aldı. Bunu kendisi de saklamamış, “Edebiyatımızda yenilik, Şinasi’nin ve Hâmit’in dir; ben bir bağlama çizgisiyim!” demiştir.
Bu parçada, Namık Kemal ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Anlatımının yetkinliğine
B) Düşünce yönünden eksikliğine
C) Başka sanatçılardan etkilendiğine
D) Şinasi ile Hâmit’i aştığına
E) Edebiyattaki yerinin farkında olmasına

14. Kadın, oğlunu kolundan çekti. Geride kalan küçük satıcıya, onu yerin dibine geçirecek bakışlar atarak yürümeye başladı. Oğlu, hâlâ dönüp dönüp geri bakıyor; yaşlı gözlerini başka taraflara çeviren arkadaşını görünce, kendisinin de gözleri yaşarıyordu. Küçük satıcı ise, o titrek ve ince sesiyle bağırıyordu: “Beş kuruşa… Arabalar beş kuruşa!..”
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmamıştır?

A) Benzetmeden
B) Betimlemeden
C) Öykülemeden
D) Deyimlerden
E) Sıfatlardan

15.
Hani benim hayallerim, emellerim
Suya girince balık sandığım ellerim
Bir leğende bir deniz gören ben
Bir leğende Çin’e varan yelken
Beni ufuklardan ufuklara götüren
İçine girmeden bindiğim tren
Bu dizelerde işlenen anaduygu, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Uzak ülkeleri gezip görme isteği
B) Çocukluk günlerine duyulan özlem
C) Gerçeklerin yarattığı tedirginlik
D) Yaşam sıkıntısının yol açtığı usanç
E) Hayal kırıklığının yarattığı mutsuzluk

CEVAP ANAHTARI

1. A      2. C      3. B      4. B       5. D      6. E       7. A       8. C        9. B       10. D       11. E      12. D        13. D   14. A        15. B